Anasayfa

Kraliçeyi Kurtarmak (Değiştirilmiş Son)

1 year ago
Meryem Canan Noyan

      Aleks hiçbir şey demiyordu, ama yüzüne yayılan gülümseme çok şey anlatıyordu.

      Yıllar sonra yine tekrar bir pazartesi sabahıydı. O gün altın üçlü akşamına denk geliyordu. Aleks, Sam ve Vanessa ayların ardından ilk kez görüşeceklerdi. Tabii bir çok değişiklik olmuştu. Artık Aleks, Sam ve Vanessa 35 yaşlarındaydı. 

      Güneşli, güzel bir sabahtı o gün. Derek arkadaşlarına söz vermişti. Pazartesi beraber internet kafeye oyun oyanamaya gideceklerdi. Ama babasının buna izin vereceğinden emin değildi. Yine de şansını denemeliydi değil mi?

      Derek sabah erkenden kalktı. Kırmızı tişörtünü ve kot pantolonunu üzerine geçirdi. Aynanın karşısına geçerek kendini bir güzel süzdü. İşte olmuştu, hazırdı. Babasının yanına gitmeden önce derin bir iç çekti. Yavaşça babasının olduğunu umduğu solana doğru adımladı. Uyanmış olmasını umuyordu çünkü babası pazartesilerden nefret ederdi. Her zaman ona pazartesileri bütün gün uyumak ve hiç uyanmamak istediğini çünkü çocukken matematik öğretmeninin her pazartesi onları sınav yaptığından bahseder dururdu. Babasının bu muhabbetleri tabi ki Derek'in hep canını sıkardı. Hangi çocuk sıkılmaz ki böyle şeylerden?

      Hiç de Derek'in umduğu gibi değildi. Babası salonda yoktu. Derek büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Tam umudunu yitirip odasına geri dönecekken babasının mutfaktan yükselen homurdanma sesini duydu. Babası uyanmıştı. Kesin mutfakta yine matematik problemleri çözüyor olmalıydı. Bu yaşta ne anlıyordu acaba matematik çözmekten? Koşar adımlarla mutfağa yöneldi. Babası yine ahşaptan yapılmış geniş yemek masasına oturmuş, tam da tahmin ettiği gibi karşısına çıkan yeni nesil matematik sorusuna kızıyordu. Derek babasının yeni nesil matematik soruları konusunda kendini anladığı için çok mutluydu. Babası, bir matematık sorusunu yapamadığında Derek'e kızmazdı.

     "Günaydın babacığım." diyerek lafa girdi Derek. Onun keyfini yerine getirecekti ki izin koparabilsin.

     "Günaydın evlat, şuna bir bakar mısın lütfen?" diyerek elini gel anlamında salladı. Derek usulca yaklaştı ve babasının önünde duran kağıda göz attı. Bu ne tür bir matematik sorusuydu böyle? Derek anlam vermeye çalışırken babası konuşmaya başladı.

      "Sen de anlamadın, değil mi? İnsanların beynini yakmaktan zevk alıyorlar herhalde." diye homurdanmaya devam etti. Derek o kendi kendine kızmaya devam ederken lafa girmesi gerektiğini anladı. Çünkü babası giderek daha da sinirleniyordu.

      "Babacığım senden bir şey isteyebilir miyim?" diye mırıldandı. Ama çıkarttığı ses babasının dikkatini çekmeye yetti. Soru soran gözlerini Derek'in üzerine dikmişti.

      "Bugün arkadaşlarıma sözüm var. Onlarla beraber dışarıya çıkabilir miyim?" diye tek nefeste söyleyivermişti. Babası gözlerini kısarak baktı. Derek birden heyecanlanmıştı. Şapır şapır terliyordu.

      "Tabi, gidebilirsin ama akşam güneş batmadan önce eve döneceğine söz ver." diyerek selçe parmağını havaya kaldırdı. Derek kendi selçe parmağı ile onunkini birleştirerek gülümsedi.

      "Biliyorsun ki evlat bugün benim de arkadaşlarıma sözüm var. Geç kalma." diyerek onu tekrar uyardı. Derek tamamen unutmuştu bunu. Vanessa Teyze'si ve Sam Amca'sı bugün geliyorlardı. Tabi ki onlarla beraber Derek'in en yakın arkadaşları da. Derek şimdiden anlamıştı günün güzel geçeceğini.

      Derek çok unutkan biriydi. Daha kapıdan çıkarken unutmuştu babasının dediklerini. Arkadaşlarıyla buluştuktan sonra saatlerin nasıl aktığını anlamadı. Kendine geldiğinde güneş battı batacaktı. Arkadaşlarının yanından uçak gibi ayrıldı. Eve varana kadar koşsa bile eve vardığında hava çoktan kararmış olacaktı.

     Derek son gaz eve koştu. Sokak başından evini gördüğünde rahatlaması gerekirken daha da gerildi. Evin önünde biri gri, biri beyaz iki araba duruyordu.

      Kapının önüne vardığında sırtını duvara yaslayıp derin derin soluklandı. O anda bir yandan da etrafa bakınıyordu. Bakışlarını etrafta gezdirirken gözleri kapının önünde duran küçük koliye ilişti. Alışılmışın dışındaydı bu. Çünkü eve gelen kargolar öylece kapının önüne bırakılmazdı. Üstelik üzerinde herhangi bir logo da yoktu. Kim bırakmış olabilirdi ki? Derek koliyi eline alarak etrafını inceledi. Herhangi bir bantla kapatılmamıştı. Sadece basit, iki kapağı vardı üzerinde. Üzerinde hiçbir şey bulamayınca kulağını koliye yaklaştırarak hızlıca salladı. İçinde bir şeyler takırdıyordu. Koliyi da yanına alarak eve girdi. Meraklı gözleri hala kolinin üzerindeydi. Salondan kahkaha sesleri geliyordu. Derek yönünü o tarafa çevirdi.

      Salona girdiğinde bütün gözlerin üzerine dikildiğini hissedebiliyordu. Özellikle babasının alev saçan gözlerini. Kolinin kapaklarını kaldırdı. Kafasını kaldırmadan konuştu.

      "Bu koliyi kapının önünde buldum." diyerek kolinin içinden sanki tarih filmlerinden fırlamış gibi duran bir zarf çıkarttı.

      "İçinde bir kitap, bir kalem ve bir zarf var." diyerek lafına devam etti. Odada büyük bir sessizlik oluşmuştu. Derek sadece kendi nefesini duyabiliyordu.

      "Üzerlerinde garip bir kale resmi var." dedi ve elindeki zarfın arkasını çevirerek baktı. Üzerinde bir şeyler yazıyordu.

     "Üzerinde 'Monoculu'dan Aleks Isaac Fog'a' yazıyor. Baba sanırım bu sana." dediğinde Aleks, Sam ve Vanessa'nın yuvalarından çıkmak üzere olan gözleri birbirleriyle buluştu.

Yorum Yazın

Kitapi üyesi iseniz lütfen giriş yaparak yorum bırakın. Giriş Yap
 
 
 
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Email adresiniz görüntülenmeyecektir. Yorumlardan yazarı sorumludur.

Henüz hiç yorum yok :(

SERGÜZEŞT
(4 years ago)

Kodventure Teknoloji A.Ş. hizmetidir.